"Kitap Okumak İnsanın En Dolu Zamanıdır"

Paylaş

 “Benim Adım Umut” isimli kitabı ile geçtiğimiz aylarda edebiyat dünyasına adım atan genç yazarımız Burhan Külcü kalemiyle, duyarlılığıyla kendine hayran bıraktırıyor.

İşte kalemiyle, duyarlılığıyla genç yazarımız ile gerçekleştirdiğimiz keyifli röportajımız:

 

 

Burhan Bey öncelikle röportaj talebimizi geri çevirmediğiniz için size teşekkür deriz.

Ben teşekkür ederim.

 

Kendinizden biraz bahseder misiniz?

1992 yılında babamın görevini yaptığı yer olan Mardin’de doğdum. Emekli astsubay babamın ve ev hanımı annemin, iki oğullarından küçük olanıyım. Öğretmenim. Şu anda kendi alanım olan ‘Erken Çocukluk Eğitimi’ üzerine yüksek lisans yapmaktayım. Dünyaya pozitif bakan bir insanım.

 

Biraz kitabınızın konusundan bahseder misiniz?

Kitabım, çocuk işçiliği ve çocuk işçiliğiyle mücadeleyi konu alıyor. Çocuk yaşta ağır işlerde çalıştırılan ve ucuz iş gücü olarak sömürülen birkaç çocuğun hikayesini anlatıyor. Kitabımın son bölümünde ise sömürülen çocuklar büyüyor ve yetişkin gençler oluyorlar. Bu gençler tüm hayatlarını çocuk işçiliğiyle mücadeleye adıyorlar. Bu mücadele sırasında hayatın gerçekleriyle yüzleşip, kendilerini tehlikeli bir oyunun içinde buluyorlar.

Tüm bu olaylar 1949 ve 1960 yılları arasında geçiyor. O döneme baktığımızda ülkenin hızla gelişen sanayisiyle birlikte artan ucuz iş gücü ihtiyacı ve bunun sonucunda doruk noktasına gelen çocuk işçiliği…

 

Kitabı yazarkenki hedefiniz neydi?

Hedefim; günümüzde halen var olan çocuk işçiliğine farkındalık oluşturabilmekti. Ülkemiz, ‘Çocuk Hakları Sözleşmesi’ maddelerini 20 yıl önce kabul etmiş ve imzalamıştır. Ancak bunu uygulama aşamasında gerekli özeni ve dikkati göstermemiştir.

Halen sanayide, tarımda, özel sektörde ve daha birçok alanda çocuk işçiye rastlamak mümkün… Bu durum, çağımızda kabul edilebilecek bir durum değil.

Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin birinci maddesi, 18 yaşına kadar herkesin çocuk olduğunu söyler, yani 18 yaşını doldurmayan hiç kimse bir kurum ya da kuruluşta çalıştırılamaz.

İşte bu kitabı yazarken hedefim bu konuyla ilgili sonuna kadar mücadele etmekti.

 

 

Bu konudaki duyarlılığınız, yazarlığınıza da yansımış doğrusu. Bundan sonra yazarlık konusundaki hedefleriniz nelerdir?

Gelecek değişkendir ve milyonlarca olasılığın olduğu bir gelecekte, kesin konuşmak ya da bir hedef belirtmek zor bir iştir.

Ben öncelikle bir eğitimciyim. Kendimi bir yazar olarak değil her zaman bir eğitimci olarak görüyorum.

İkinci kitabımı da bitirmek üzereyim. Yazdığım ya da yazacağım kitapların olay örgüsü ne olursa olsun, içinde hep ‘mücadele ruhu’ barındıracaktır.

Bence her kitabın olay örgüsünden, bakış açısından ya da üslubundan önce bir felsefesi olmalı. İyi bir felsefe temeli üzerine oluşturulan bir kitabın, insanlar üzerinde bir etki bırakmayacağını düşünmüyorum.

 

Çok güzel söylediniz gerecekten. Son olarak söylemek istediğiniz şeyler nelerdir?

Son olarak eklemek istediğim çok önemli bir konu var. Geçen hafta PISA sonuçları açıklandı ve sonuçlar yine içler acısı. ‘Okuduğunu anlamada’ elli ülke arasından sondan ikinci olduk. Bu gelecek adına çok vahim bir tablo. Zaten kitap okuma oranı çok düşük bir ülkeyiz. Birde bu duruma okuduğunu anlamama eklenince işler daha da karmaşık bir hal alıyor. İnsanlara bir soru sorulsa ve dense ki; “Boş zamanlarınızda ne yapıyorsunuz?” Hemen hemen birçoğu ilk olarak şu cevabı verir; “Kitap okuyorum.” Bende son olarak bu yanlışı düzelteyim.

İnsanlar boş zamanlarında kitap okumazlar. Çünkü insanlar boş zamanlarında; işe giderler, okula giderler, bahçelerini ekip biçerler, tarlalarını sürerler.

Kitap okumak insanın en dolu zamanıdır…

 

Edebiyatkulisi.com

Yorum

Bu Habere Yorum Yaz

Yorumunuz Editörlerimiz tarafından kontrol edildikten sonra yayınlanacaktır.*